here is a letter from one student who went to terggy to study and was sent to gochina. he is describing what it was like to be in gocina. he turned out to be an important political person for peace in cyprus but thats another story.
ERENKÖY DESTANININ 52. YILINDA NACİ TALAT'ın AİLESİNE GÖNDERDİĞİ DÖRDÜNCÜ MEKTUP
Sevgili ailem,
9, 23 ve 30 Aralık tarihli mektuplarınızı üç gün evel aldım. Eski olmalarına rağmen çok sevindirdiler. Zira iki aydan fazla bir zamandır sizden mektup alamıyordum. Sizin gönderdiğiniz mektuplardan da anladığıma göre benim mektubumda elinize çok geç varıyor.
Rahat oluşunuza çok sevindim. Hiç değilse sizin rahatlığınız beni teselli etsin, avutsun. Havalar burada öylesine sert ve soğuk geçiyor ki, illallah. Tepede adam ayakları yerden kesilmesin diye azami gayret sarfediyor. Mümkün olsa da bu kağıt bir verici olsa, rüzgarın çadırı sarsmasından çıkan gürültüyü işitseniz. Çadır sanki yerden sökülüp tekrar yerleşsin. Bakalım bu durum daha ne kadar sürecek?
.....................
Bazan bazan size çok kızıyorum. Şubatta beni Lefkoşa’da alıkoymayıp da Mart’ta Ankaraya gönderdiğiniz için. Yoksa şimdi yanınızda olacaktım! Bu hasretlik git gide canıma tak ediyor. Bilirsiniz, benim bu özellikte mektup yazman adetim değil. Halbuki böyle yazmama beni hangi his zorladı; ben de kestiremiyorum. Her Allahın gününde, saatinde sizi düşünmeden edemiyorum. Naciye diyor ki! “Kitap sayfalarına benim hayalim takılıp kalırmış” Ya ben! Gece nöbetimde karanlıkları seyrederken, karanlığı delmeye , ötesini görmeye çalışırken hep sizin hayaliniz takılıp kalır gözümün önüne. Ben de nöbet satlerimi böylece sizlerle geçirmeye çalışırım. Sizlerin hayalinden başka hayaller gelip takılmıyor karanlıklara. Çünkü ben sadece ailemi seviyorum ve anlıyorum ki, gönlüm aileme olan sevgiyi başkalarıyla paylaşmak istemiyor. Belki de bu sadece Dillirgaya bölgesine mahsus bir ruh haleti.
İşte size az da olsa, kısmen haleti ruhiyemi aksettirdim. Bu haleti huriye Dillirga’daki 500 öğrencinin müşterek haleti ruhiyesidir. Beş yüzümüz de bir an önce sevdiklerimize kavuşmanın hayaliyle yaşarız. Kendimize en çok sorduğumuz sualler bunlardır. “Ne zaman gideceğiz?”, “Yarın gidiyoruz deseler ne yaparsın?”, “Farzedelim ki şimdi evin kapısını çalıyorsun?”, ve bunun gibi sorular...
Kıbrıs’ta en talihsiz mücahit Erenköy Mücahididir... Güçlükler boynumuzu bükmüyor, ne de düşman karşısında bulunmaktan korkuyoruz. Fakat bu sıkıntılar, bu hasretlik belimizi büktü. Gazetelerde, radyolarda bizim için şiirler yazıp methiyeler okunuyormuş...Vah zavallılar! Bizim için en güzel şiir, en güzel methiye yine kendimiz tarafından yazılabilir.. “Garp Cephesinde Yeni Birşey Yok” isimli kitabı mutlaka bulup okuyun! Orada bizim hayatımızı görecek, yaşayacaksınız.
Dillirga’da sigaraya fena halde alıştım. Günde bir paket veriliyor; yetmiyor, sıkılıyorum. Bazan tükeniyor. Yeni stokun gelmesi haftalar sürüyor.
Bu Dillirga’dan bir kurtulayım kaybettiğim yılların acısını çıkaracağım. İçimde saatlerce çalışmak ve çalışmak geliyor. Allah yadımcım olsun! Mektup yazmaktan bıkmadığım halde kağıt bittiği için mektubu bitirmek mecburiyetindeyim...
Selamlar,
Not: Mektubu kandil ışığında yazdım; ne hoş değil mi?
Naci Talat
4 Şubat 1965