In the following editorial RRDenktash quotes Talat as saying 'I cried when the 'TRNC' was created.
He further states that 'at election time I feel these words will cause him great harm'.
Further on, he states that 'anyone signing any agreement with the GC's returning TURKISH BORN settlers back to Turkey - will themselves 'pack there bags and leave. It seems Talats head is on the anvil.
...or is it rhetoric/blackmail. Approximate translation.
Denktaş, “KKTC ilan edildiği gün ağladım” sözlerinin, Talat’a büyük zarar verdiğini söyledi
Çarşamba 10:14
13 Ocak 2010 Yorum Yaz Yazdır Arkadaşına Gönder
ÖNEMLİ MESAJLAR VERDİ… Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, KIBRIS TV’ye yaptığı açıklamada önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminin Kıbrıs Türkü’nün kaderini tayin edeceğini, bu nedenle halkın, milli davayı KKTC’yle birlikte yaşatmak için istekle çalışacak adaya yönelmesini istedi. Denktaş, Kıbrısla ilgili gelişmeleri değerlendirirken “Uykularım kaçıyor. Ateş üzerinde oturuyorum. Bu halk yeniden aldanırsa işimiz zor” dedi.
Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş, Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın bir yıllık görev sürecinde ciddi şekilde yıprandığını ve desteğinin azaldığını söyledi. Denktaş, Talat’ın bir kitapta yer alan “KKTC ilan edildiği gece ağladım” sözlerine anlam veremediğini belirtirken “bu sözlerin seçim sürecinde kendisine büyük zarar verdiğini düşünüyorum” dedi. Çok önemli ve hayati bir seçim süreci olacağının altını çizen Denktaş, KKTC halkına Lozan Anlaşması’na göz atarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu kararlarına bakması çağrısı yaptı. “Ulusal davayı savunacak ve KKTC’yi yaşatacak bir aday üzerinde yoğunlaşması” mesajını da veren Denktaş, müzakere sürecinden umutlu olmadığını, Rum tarafının olumsuz tavırları karşında müzakereleri durdurmanın ve masadan kalkmanın bir seçenek olduğunu kaydetti.
Denktaş, “TC kökenli KKTC vatandaşlarını geri göndermeyi öngören bir anlaşmaya imza atacak kişinin ertesi gün bavulu toplayarak ülkeyi terk eder” dedi ve dünyanın birçok ülkesinde KKTC’de uygulanan yöntemle benzer şekilde vatandaşlıklar yapıldığını kaydetti. Denktaş, planlı nüfus artışının karşısında olmadığını vurguladı.
Denktaş, KIBRIS Medya Grubu Genel Yayın Yönetmeni Reşat Akar’ın hazırlayıp sunduğu “Son Durum” programının konuğu oldu ve çarpıcı açıklamalarda bulundu.
“AB’li olmak için egemenlikten vazgeçemeyiz”
Denktaş, Rum tarafının meşru Kıbrıs hükümeti olarak Avrupa Birliği (AB) üyesi olduğu sürece görüşmelere taktik icabı bakacağını çünkü bir anlaşmaya ihtiyacı olmadığını söyledi. Rumların tüm propagandasının “işgal” üzerine kurulduğunu belirten Denktaş, uzlaşma ve barış sözlerinin kağıt üzerinde olduğunu kaydetti. Denktaş, Cumhurbaşkanı Talat’ın “uzlaşma istiyoruz” ifadesi için, “1960 anlaşması da Rumlar için uzlaşmaydı. Barış yürek ister, kalbi değişiklik ister. Karşı tarafın haklarını, yaptıklarını kabul etmek gerekir” dedi.
Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın, Makarios’un izinde olduğunu söylediğini anımsatan Denktaş, Rum liderin üniter devleti, federal bir hale sokmak istediğini kaydetti. Denktaş şöyle konuştu:
“1960 hükümetim üniter olduğunu söylüyor. Hepimiz Kıbrıslıyız diyor. Kıbrıslılardan oluşan mesut bir hayat diyor. Bu ikinci Elen cumhuriyeti kurmak demektir. Rumlarla uzlaşma yapılırsa 1960’taki gibi, iki üç yıl bile sürmeden yeniden çıkmak için baskı başlayacaktır. Bugün içinde yaşadığımız güvenliği bulamayız. Rumlar Kıbrıs Yunandır diyor. Sayın Talat bizi Avrupalı yapacakmış. AB’li olmak için devletten ve egemenlikten vazgeçmek mi gerekir. Azılık olmamız mı gerekir?”
“Masadan kalkmak pazarlıkta esastır”
Cumhurbaşkanı Talat’ın öneri paketine, Hristofyas’ın ret cevabı vermesini beklediğini ifade eden Denktaş, şunları söyledi:
“Yanlış bir yoldayız. Hayır cevabı beni şaşırtmadı ama Türkiye’ye hakaret etmesi ve belgeyi ertesi gün başlayacak olan temaslara rağmen hemen reddetmesine hayret ettim. Lütfen Lozan Anlaşması’nın tutanaklarını okusunlar. Masadan kalmak pazarlıkta esastır. Tek devletin var olan anayasasını tahrip etmek suretiyle federasyon istiyor. Yani bizim egemenlik hakkımız yok. Diyor ki hudutları da merkezi idare edebilir. Sayın Talat bunu kabul etti. Seçimlerde bunun sonucunu alacak. Derviş Eroğlu’nun Rum basınında yer alan demecini okudum. İki ayrı halk iki ayrı devlet diyor ve doğruyu söylüyor. Bu onun namus sözü olsun, kendisini destekleyeceğiz.”
“Uykularım kaçıyor, ya halk yeniden aldanırsa…”
1960 antlaşmasına benzeri bir anlaşma yapmaya çalışıldığına da dikkat çeken Denktaş, “Rumlar sana çok hak verdi diye yıktı bu cumhuriyeti. Garanti anlaşması var diye yok etti. Şimdi aynı şeyleri vermeyeceği aşikar. Kurtuluşumuz, hakların somut bir hale getirilen devlete sahip çıkmaktan geçer. Benim uykularım kaçıyor. Ateş üzerinde oturuyorum. Bu halk yeniden aldanırsa işimiz zor. Bizim içimizden, TC karışmasın diye sesler yükselirse, Rumların ne yapmak istediğini göz ardı edip, yeme içmeyi barış zannediyorsak, Türkiye’den gelen paraları Rum çarşısında akıtırsak, kimse bizi dinlemez. Milliyetçi kanadın daha hareketli olması gerekir. Köylere çıkılması ve insanların aydınlatılması gerekiyor. Türkiye neyi destekliyor önce onu bir anlayalım. TBMM’de Annan Planı döneminde alınmış iki hak, iki devlet ve garantilerin devamı kararı vardır. Ben TC’nin milli davasını karar olarak görüyorum. Bu unutulmamalıdır” ifadelerini kullandı.
“Kıbrıs Türkü’nün kaderini tayin edecek bir seçim”
Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçiminin önemine de dikkat çeken Denktaş, seçilecek kişinin milli dava kriterlerini savunması, ekonomiye önem verecek muazzam bir yapıda ve dünya ile ilişkileri sağlam bir ekiple yürütmesi gerektiğini söyledi. Denktaş, yeni broşürler, belgeseller ve propaganda ile Türklerin nerden nereye geldiğini anlatma noktasında çok istekli birisinin cumhurbaşkanı olmasının gerekliliğine vurgu yaptı.
Cumhurbaşkanı Talat’ın görev süresince yıprandığını ifadeden Denktaş, şunları da kaydetti:
“Kitapta KKTC ilan edildiğinde, gereği yoktu, ağladım ve hala inanırım demesinin bir anlamı yoktu. Bunlar seçim döneminde yapılacak işler değildi. Adayların Allah yardımcısı olsun. Benim her adaylığımda sırf bana küfretsinler diye ortaya çıkan insanlar vardı. Yüzde bir oy alacak olanlar. Bu maskaralığı yapmasınlar, çünkü Kıbrıs Türkü’nün kaderini tayin edecek bir seçim olacak.”
“Müzakerelerin durması gerekir”
Sancı çekerek oluşturulan bir devletin yaşamasının esas olduğunu vurgulayan Denktaş, tecrübelerinden yararlanılmasını istedi. “Sayın Talat ve yardımcılarına bir önerim var. Cumhuriyet kitabını alsınlar ve okusunlar. Lozan Anlaşması’nı görsünler. Müzakere yöntemini öğrensinler” diyen Denktaş, masadan kalkmamanın her şeyi yutmak anlamına geldiğini belirtti. Denktaş, “Kalmamak erkeklik değil. Adam hakaret etti, verdiğin önerileri reddetti. Şimdi masada konuşacak ne kaldı?” dedi.
Denktaş bu aşamada artık müzakerelerin durması gerektiğini söyledi. Bunu adaylar açısından da söylediğini ifade eden Denktaş, ortaya yarım bir belge çıkması halinde, esas konularda büyük ayrılıklar olduğu için karşı tarafın daha da fazla şey isteyeceğini vurguladı. Denktaş, “Hiçbir belge çıkmazsa ümit olacak. Ara belge demek, Talat kaybederse yerine gelenin bağlı olması demektir. Sayın Eroğlu kazanıra tertemiz bir belge de ortaya çıkabilir.”
“Avrupalı olmanın tek yolu devlet olmaktır”
Denktaş, Güney Kıbrıs’ta kilisenin geçmişle aynı pozisyonda olduğunu ve bugünkü papazın da aynı şeyi söylediğini vurguladı. Denktaş, son yapılan kamu yoklamasında yüzde 60 oranında Rum’un “ayrı yaşayalım” dediğine işaret etti ve “Bir kısmı çingeneleri biz beslemeyelim, fakir Türkleri adam etmeyelim. Diğerleri de yani geçmişten gelenler de yeniden bir tatsızlık çıkacak diye istemiyor” dedi.
Rumlarla ancak komşu olarak yaşanabileceğinin üzerinde duran Denktaş, onların bir çözüme ihtiyaçları olmadığını vurguladı ve şöyle konuştu:
“Onları suçlamayalım. Kızacağımız ve Türkiye’nin de uğraşacağı makamlar; AB ve Amerika’dır. Bu bizim güvenliğimizle ilgilidir. Lozan Anlaşmasının dengesi ile ilgilidir. Türkiye’nin bu çıkışları yapabilmesi lazım. Bizim de devletimize sahip çıkmamız gerekir. Bu şartlarda anlaşma yapmayacağımızı bağırmamız lazım.
Avrupalı olmanın tek yolu devlet olmaktır. Talat bizi cemaat olarak Rumlarla birleştirmek suretiyle Avrupalı yapacak.”
“İmza atan bavulunu toplar gider”
Denktaş, TC kökenli KKTC vatandaşlarının geri gönderilmesinin altına gözünü kapayıp imza atarsa bavulunu toplayıp ülkeyi terk etmesi gerektiğini söyledi. Kırk sene önce KKTC’ye gelerek yerleşen insanlara “gideceksin” demenin insanlığa sığmayacağını ifade eden Denktaş, şunları söyledi:
“Rum bizden tazminat istiyor. Biz niye istemiyoruz? Niye 1963–74 yıllarını tamamen masaya getirmiyoruz. Rum bizdeki yabancıları soruyor. Biz niye sormuyoruz? Orada 200 bin yabancı var. Dıştan heyet gelsin ve yabancı nüfusu tespit etsin her iki tarafta da. Buna da mı razı olacağız? Sırf herkes beni sevsin diye iyi niyet mi göstereceğim? Görevin seni seven ve seçen haklarını korumaktır. Var olan hakkım, egemenliğim, devletim, self determinasyon ve kendi kaderimi tayin hakkımdır. Yoksa cemaatçik olarak hükümete yamalanıyorsun demektir”.
Denktaş, TC kökenlilere verilen vatandaşlıklar konusunda ise ciddi savunmaları olduğunu, dünyanın her yerinde uygulanan prensibin, KKTC’de de uygulandığını dile getirdi. “Nereye gidersen git izinli olarak yerleş, hele de devlet davet etmişse çalışman için, o devletin vatandaşlık sistemi içinde bu bir insan hakkıdır” diyen Denktaş, şöyle devam etti:
“Hayır vatandaşlık vermiyorum diyemezsin. Bu kadar müessese varken senin nüfusa ihtiyacın var. İki ayrancı anlaşmış sadece birbirimize satacağız diye. Bu akıl işi değildir. Nüfustan korkmamak lazım. Sen ona o sana hakkını vermelisin. Senin kuvvetin her şeyindir. Rum yeniden saldırırsa bu insanlar seninle beraber çarpışacaktır. Aksi halde iki defa ayrancı kalacağız bu memlekette.”
“AB’den gelecek çingeneleri ne yapacaksın?”
Denktaş, nüfus artmasının, dengeli olduğu ve ekonominin kaldırdığı oranda yapılabileceğini söyledi.
Adi suçlar ve cinayetlere de dikkat çeken Denktaş, “Ama yarın sen Rum’la birleşince, garantide olmadığı zaman AB’den gelecek olan çingeneleri ne yapacaksın? Gelme mi diyeceksin? Zenginler seni dört defa satın alacak. O zaman çeker gidersin. Senin devletine sahip çıkman ve nüfusu programlı şekilde artırman esastır. Avustralya ortada, Amerika, Kanada örnekleri ortada. Amerika beyin takımını alıyor. Ürkmemek lazım.”
Apologies for the article being in Turkish. I highlighted the important issues I mentioned