Pseudostate Prime-Minister Ferdi Sabit Soyer has issued a detailed reply to claims raised by the Turkish Cypriot teachers’ union that “We have become a minority”. Soyer accuses the teachers’ union of racism.
The full text of the statement is published in today’s Yeni Düzen:
http://www.yeniduzengazetesi.com/templa ... &zoneid=19
Soyer raises some interesting points. I quote a couple of sections from this statement along with my own (fairly free) translation below:
Her şeyden evvel özellikle çoçukları ve gençleri kökenlerine, dillerine, dinlerine, milliyetlerine ve ırklarına göre katagorize ederek belli siyasi ve sosyal sonuçlar üretmeye çalışmak, asla kabul edilebilir demokratik ve insani bir yaklaşım değildir. Bu her şeyden evvel eğitimde demokratikliği ve yerellikten evrenselliğe gitme sentezini darbeleyen bir anlayıştır. Ayrıca bu anlayışlar ırkçılığın her türüne karşı besleyici bir ortam yaratma potansiyeli taşımaktadır.
Kıbrıs sorunu gibi temel bir sorunun, yıllardır sürmesi nedeniyle kendi içimizde ve güneyimizde, kendinden farklı olanı dışlayan, ötekileştiren anlayışların geliştiği aşikardır. Bu anlayışların günümüzde büyük çabalarla bulunan kayıp şahısların kemiklerinin ailelerine teslimlerinde yaşadıklarımız bu zihniyetin geçmişte yaptığı vahşetin en bariz örneğidir.
Bu yüzdendir ki bu acıları yaşamış bir halk olarak, nedeni ne olursa olsun, bir ötekini kökenine, dinine, ırkına, milliyetine göre katagorize eden her anlayıştan uzak durmamız gerekmektedir.
In the first place, the attempt to produce certain political and social results by categorising children and young people according to their origins, languages, religions, nationalities and races is totally unacceptable in democratic and human terms. This above all is an approach that strikes a body blow to democratisation, and the synthesis that places universalism above localism, in education. Moreover, such approaches threaten to create an environment which will give succour to racism of all kinds. It is clear that the drawn-out nature of a fundamental problem of many years’ standing like the Cyprus problem has given rise to approaches, among us and to our south, which exclude and stigmatise those who are different. We witness today the starkest example of the barbarism caused in the past by this mentality, these approaches, in the great efforts expended to locate the remains of missing persons and return these to their families.
Consequently, we as a people who have experienced this pain need to steer clear of all approaches that, for whatever reason, categorise others in terms of their origins, religions, races or nationalities.
[...]
Üstelik yıllardır Kıbrıs’ta yaşayan ve dedesi nenesi 1974 sonrası adaya yerleşen insanları hala kökenlerine göre dışlamaya çalışmak ne derece doğrudur. Babası Kenyalı müslüman olan Barak Obama’nın ABD’de Demokrat Parti’nin Başkan adayı seçildiği ve önümüzdeki günlerde ABD Başkanlığı işin yarışacağı deri rengi nedeni ile ırkcı eğilimlerin tarihsel süreçte etken olduğu ABD’de ABD halkının bütün bu tarihsel önyargıları yıkarak adım geliştirdiği AB süreçlerinin her türlü tarihsel önyargının üstünde şekilendiği günümüzde bizde hala daha 3. Kuşağın köken tartışmasını yapmanın hiçbir mantığı olamaz. Bu mantığın ne Avrupa değerleri ile ne de insani değerlerle, ne de demokratik değerler toplamı ile bağı olamaz. Avrupa futbol şampiyonasında sahaya çıkan takımların kaptanlarının kollarında ırkcılığa karşı mücadele çağrılarının yer aldığı günümüzde, ırkcılığın her türüne karşı uyanık olmak zorundayız.
Moreover, to what extent is it correct to still attempt to exclude on the basis of origin those people who have lived in Cyprus for years and whose grandparents settled on the island after 1974? There can be no logic in our continuing to debate the origins of the 3rd Generation in the present day in which in the USA, whose history has been influenced by racist tendencies based on skin colour, the US people have taken a step forward and demolished their historical prejudices with the election in the USA of Barak Obama, whose father was a Kenyan Muslim, as the Democratic Party’s presidential candidate, who in the near future will stand for the US Presidency, and in which the EU operates on a plane which supersedes historical prejudices of all kinds. This logic cannot be reconciled with either European values, human values, or democratic values as a whole. In the present day in which the captains of teams in the European football championship enter the field sporting anti-racist slogans on their arms, we must be on our guard against racism of all kinds.