Some words used by the Turkish Cypriots .Since my childhood we have been studing with İstanbul accent Turkish.
Newly published TC's words D I C T I O N A R Y can be get from .
e-mail:
[email protected]
Bener Hakkı Hakeri: Hakeri’nin Kıbrıs Türkçesi Sözlüğü, Samtay Vakfı Yayınları no: 8, 8 Kemerli Yol, Kaleiçi, G. Mağusa, KKTC.
ISBN: 975-6653-06-9
agsona: axle. dingil. (a3o'vi)
ahreddi: spinner; tool for spinning wool into thread. kirmen, yün eğirmeye yarayan bir alet.
alina: turkey. hindi.
alizavra: a kind of small lizard. bir tür küçük kertenkele. (kwlizau'ra)
andrez: tic-tac-toc, a game played with stones. taşlarla oynanan bir tür oyun.
angoni: grandchild. torun. (eggovn', e'ggovos)
anihdar: key. anahtar. (Though the word "anahtar" is used by every Turk, I wanted to include the one used by some
T/C's which originates from the Greek word "anihdo" (to open). Note that the word "kilit" (lock) in Turkish originates from the
Greek word "klido" (to close, to lock) ) (avoiktn'ri)
argaci: small irrigation canal. küçük su yolu. (...ardeu'tns: irrigator)
ariya: auger, gimlet. matkap. (ari'da)
arsenofiligo: a person (or animal) who bears both male and female sexual organs. hem erkek, hem dişi cinslik
organlarIna sahip olan kişi (veya hayvan). (arsevofi'likos)
asvalya: fuse. sigorta. (asfa'leia)
ayrelli: asparagus. kuşkonmaz. (agre'lli)
babavura: ladybird (insect). uğur (uç uç) böceği.
babutsa: a kind of large cactus and its thorny-skinned yellow fruit. mısır inciri, diken inciri.
balligarya (balligari): tough guy. kabadayı. (pallika'ria)
banayiamu: a "help" exclamation. bir "imdat" haykırışI. (Pavayi'amou)
bandabuliya: market-place (fruits, vegetables). sebze-meyve pazarı. (pavtopwle'iov)
bandofla: slippers. terlik. (pavtou'fla)
bango: workbench. tezgah. (mpa'vgkos)
bano: onto, over, above. (mostly used by hunters as "banossu" (over you) to warn
another hunter that a bird is flying towards him or over his had). Üzerinde,yukarısında. (pa'vw)
banya: a pre-determined route of a group of hunters (mostly all on a line with some distance apart).
grup halindeki avcıların Onceden belirlediği rota (çoğu zaman bir çizgi halinde, aralıkı olarak).
barabono: complaint. Sikayet. (para'povov)
barabonti: cheater, swindler. Üçkağıtcı, dolandırıcı. (...parapoiw': to falsify, to forge)
barbadusa: a small vehicle with wheels for 1 year old babies to help them walk.
1 yaş çocuklarının
yürümeyi öğrenmede kullandıkları tekerlekli küçük bir araç.
barra: 1. wooden post. 2. a remark to repel, to drive away somebody. 1. tahta direk. 2.
birini defetmek için kullanIlan söz
basadembo: salted pumpkin seed. tuzlu kabak Çekirdeği.
basdiS: cookie. kurabiye. (pasti'tso)
batsali: a kind of poisonous snake. bir tür zehirli yılan.
bavuri: tin waterbottle, flask. matara, küçük bidon. (pagou'ri)
belo: stupid, mad. aptal, deli. (beloSillo: bulldog. buldog.) (be'llos)
bendo: Ottoman gold (women's particle); "bendo" point out "5-together". "beşibiryerde" de denen Osmanlı altını. (pevto's)
betsi: flat sponge, serviette, table napkin. yassı sünger veya emici bez. (petse'ta)
beytambal: (I couldn't find the exact meaning but it may be something like "inheritance"; the word is used
by someone when he/she gets angry with one of his/her possessions). (miras?..)
bidda: pastry. börek. (pn'tta)
biddaga: flat and wide. basık, yayvan. (... piata'ki: small plate, saucer)
bigatsa: woodcock. çulluk. (mpeka'tsa)
bigla: a type of sweet mixed pickles in a yellowish fluid. sarımsı bir sıvı içinde tutulan karışık, tatlı bir tür turşu. (pi'kles)
bodiri: 1. small and thin glass for drinks. 2. short (person). 1. küçük ve ince içki bardağI. 2. kısa boylu (kişi). (potn'ri)
bondoboksi: short (person). kısa boylu kimse.
bulla: 1. oval (or non-spherical). 2. small village bread with olives in it. 1. oval (veya küresel olmayan). 2. zeytinli küçük köy ekmeği.
bulli: young chicken. piliç. (pouli')
bullodo: non-spherical. küresel olmayan.
bumburiya: a ladybird-like insect. uğur böceğini andıran bir böcek. (mpou'rmpoulas)
cigla: thrush (bird). ardıçkuşu. (tzu'kla)
cilindiro: roller. silindir (araç). (ku'livdros)
cira: Greek lady. Rum hanım efendi. (kuri'a, kura')
cizro(ziziro): cicada . ağustos böceği. (zn'zikas)
Cakısdez: Cyprus originated cracked and salted green olives. Kıbrıs'a özgü çatlatılıp tuzlanmIş yeşil zeytin. (... tsaki'zw: to break)
della: cello-tape (mostly thick and coloured). seloteyp (genelde kalın ve renkli). (... korde'la: ribbon, band, tape)
dibedizo: 1. watering tank. 2. deposit. 1. sulama deposu. 2. kapora. (... poti'zw: to water (animals, plants, etc.), to irrigate)
diççi: a pulya-like (see "pulya") small, orange-grey coloured bird. pulyaya (bkz. "pulya") benzer, küçük, turuncu-gri bir kuş.
drabez: table. masa. (trape'zi)
dirifil: trefoil (probably took its name because of its three-leaf shape: "three-foliage"; foliage:leaf). yonca. (tri'fullov)
dirizma: a special knife used by shoemakers and leather-workers. Ayakkabıcı ve dericilerin kullandığı özel bir bIçak.
ditsi: very thin. Cok zayIf.
ditsiro: 1. naked. 2. very poor. 1. çıplak. 2. çok fakir.
dodo: stupid, idiot. aptal, ahmak.
etsi: pretty well, correct. çok iyi, doğru. (e'tsi, e'tsiki)
egonomiya: economy, saving. iktisat, tasarruf. (oikovomi'a)
fago: 1. car headlight. 2. lens. 1. araba farI. 2. mercek. (fako's)
fanella: pullover, jersey. fanila, ince kazak. (fave'lla)
farsetta: a special knife for cutting leather. deri kesmede kullanIlan özel bir bıçak.
fasariya: 1. empty work or talk. 2. confusion. 1. boş, yararsız iş veya söz. 2. kargaşalık. (fasari'a)
fassa: a pigeon-like game-bird. güvercine benzer bir av kuşu. (fa'ssa)
fortigo: large lorry. büyük kamyon. (... forti'ov: load, cargo)
furahdi: a field near the owners house, surrounded by a fence. sahibinin evi yanında bulunan, etrafI
Citle çevrilmiş tarla. (...fra'gma: enclosure)
furami: the fence surrounding a furahdi (see "furahdi). furahdiyi (bkz. "furahdi") çevreleyen çit. (fragmo's)
gabbar: caper; a dark green coloured plant which is used to prepar pickles. turşusu kurulan
koyu yeşil renkli bir bitki. (kappa'ris)
gabbella: hat. Sapka. (kape'llo)
gabira: toasted bread (mostly margarine or butter melted on it). kızarmış ve genelde
margarin veya tereyağ sürülmüş ekmek. (kapu'ra)
gaCCeSiro: hedgehog. kirpi. (akav0o'xoiros)
gafgalla: stony, hard soil. taşı, sert toprak. (... kau'kalov: crust)
gafgalya: dry bread. kuru ekmek. (... kau'kalov: crust)
gafgarId: wild artichoke. yabani enginar. (... kau'kalov: skull)
galif: scratcy hut. derme-çatma kulübe, baraka. (kaln'Bn)
galliga: blacksmith. nalbant. (xalkeu's)
gambana: gong, bell. çan. (kampa'va)
gamaSa: stupid. aptal.
gamilo: camel. deve. (ka'mnlos)
gamini: 1. kiln (oven for bricks), furnace. 2. chimney. 1. tuğla fırını. 2. baca. (kami'vi, kamiva'da)
ganara: rough, bold fellow. kaba, güçlü adam, kabadayı
gancelli: fence gate. çıt kapısı. (kagke'lli)
gannav: hemp. kenevir. (kavva'Bis)
gannavuri: 1. Indian hemp (raw material of hashish). 2. hashish. 1.Hintkeneviri (esrar hammaddesi). 2. esrar. (... kavva'Bis: hemp)
garacoCCo: black cumin (used on breads, etc. to make it aromatic). Çörek otu (ekmek vs.nin üzerinde koku vermek için kullanılır).
garagatsa: magpie (bird). saksağan. (karaka'3a)
garavolli: snail. salyangoz. (kara'olos)
garnabba: fat, obese. Şişman, Şişko.
garudsa: phaeton, horse-drawn carrier. fayton, at arabasI. (karo'tsa)
gatsavida (gaCCavida): screw-driver. tornavida. (katsaBi'di)
gavro: 1. crab. 2. wrench. 1. yengeç. 2. kıskaç biçiminde bir tür ingiliz anahtarı. (ka'Bouras)
giksi: falcon, hawk. Şahin, atmaca.
goCCino(goCCini): red (usually used for a red-haired person). Kırmızı (genelde kızıl saçlılar için kullanılır). (ko'kkivos)
gologas: a plant which has large leaves and an eatable (after cooking) root. büyük yapraklı, kökü pişirilip yenen bir bitki. (koloka'si)
golimba: pond, puddle. su birikintisi, gölcük.
golla: glue. tutkal. (ko'lla)
gollifa: boiled wheat mixed with sesame, almond, dried grapes and pomegranate seeds. susam, badem,
kuru üzüm ve nartaneleriyle karıştırılmış haşlanmış bugday. (ko'lluBa)
golyandro: coriander (its seeds mostly used with Çakisdez (see"Cakisdez") to make it aromatic). güzel
kokulu tohumları olan bir bitki. (tohumları genelde koku vermek için çakisdez (bkz."çakısdez") Üzerinde kullanlır). (kolia'vdrov)
gonga: a game played with playing cards. konken; iskambil kağıdıyla oynanan bir oyun.
gonnara: eatable fruit of a thorny-branched plant (see "pallura"). dikenli bir bitkinin (bkz."pallura") yenebilen meyvesi.
gonno: clayey soil. killi toprak.
gossifo: blackbird (called black-cigla (see "cigla") by T/C's). karatavuk (Kıbrıs'ta kara-cigla (bkz. "cigla") denir). (ko'ssufos)
guduru: 1. at a venture, random, by chance. 2. hazardous act. 1. Sansla, rasgele. 2. zarar verici hareket. (koutourou', koutoura'da)
guello: stupid, idiot. aptal, ahmak.
guli: puppy. köpek yavrusu, enik. (koulou'ki)
gulluri: roll, French roll. tekerlek biçiminde küçük çörek. (koullou'ri)
gulumbra: a kind of knob-headed cabbage. Cehennem topuzu da denen bir lahana türü.
gulurutkya: a sweet food made with paste (flour) and grape molasses. zülbiye; pekmezle yapılan bir tür hamur tatlısı
(...koullou'ri: roll, French roll)
gumandarya: kind of old (sweet) wine of Cyprus. eski (tatlı) bir Kıbrıs şarabı cinsi. (koumavdari'a)
gumbaro: good friend (male) . iyi dost (erkek). (koumpa'ros)
gunna: roasted peanuts. kavrulmuş fıstık içi.
gunni: short (in length) or small. kısa veya küçük.
guno: stupid. aptal. (... kou'vos: pine-cone)
gurkuda (garkuda): large wall lizard. büyük duvar kertenkelesi.
gurrada: 1. old, weak. 2. old-fashioned. 1. eski, dayanıksız. 2. modası geçmiş.
gusbo: pickaxe. kazma. ,
guvari: ball of thread. iplik yumağI. (kouBa'ri)
hamadalla: stupid. aptal. hamaylo: chameleon. bukalemun. (xamaile'wv)
hanay: upper story of a 2-storied house. 2 katlı evin üst katı.
haranga: large (area). geniş (alan).
hasgonda: a rude remark meaning "shut up!". "çeneni kapa!" anlamında kaba bir söz.
Hasba Çıkar: : a rude remark meaning "shut up!". "çeneni kapa!" anlamında kaba bir söz.
havara: limestone. Kireç taşı.
hollo: 1. ghost. 2. idiot. 1. hayalet. 2. ahmak. (... xwlo's: lame, a person who is unable to walk and/or talk properly)
Isladır: pachsaddle. semer.
Isbasdra: 1. playing cards. 2. a game played with playing cards. 1. iskambil kağıdı. 2. iskambil.
isbaho: thin rope. ince ip. (spa'ggos)
isbirto: 1. matches. 2. alcohol. 1. kibrit. 2. alkol. (spi'rtov)
isdavroz: cross. haç. (stauro's)
kerata: shoehorn. ayakkabı çekeceği. (... ke'rato: horn)
lamarina: sheet metal. metal sac. (lamari'va)
lamincana: demijohn. damacana.
lapsana: a wild, yellow-flowered, eatable plant. sarı çiçekli, yenebilen bir yabani ot.
lasan: seedling. fide.
lera: dirt, filth. kir, pasak. (le'ra)
letsa: fat, grease. loose Yağ , sarkık
libazma: fertilizer (artificial). gübre (yapay). (li'pasma)
liggo: hollow, pit. delik, küçük çukur. (la'kkos)
lingiri: tipcat (a game played by children). çelik-çomak oyunu .
liveri: a tool used by builders for digging and leverage. yapıcıların kazma ve kaldıraç olarak kullandıkları bir alet. (liBe'ri)
loddo: big, fat (person). büyük, şişman (kişi).
lollo: stupid, fool. aptal, deli. (lolo's)
luvana: a type of pea with eatable leaves yaprakları yenebilen bir bezelye türü. (lou'Bi)
lux: gas lantern. gazlı Işıldak.
ma: by the way... (a start for a question). bu arada... (soruya başlangıç sözü). (ma')
manamu: poor, miserable!.. (pity word). zavallı, ah yavrum!.. (acıma sözü). (ma'vvamou)
mandIra: enclosed sheepfold. üstü kapalı ağIl. (ma'vdra)
mangos: furious, raging. azgın, hiddetli. (maviako's)
manullamu: exclamation used by an astonished person. Şaşırma Ünlemi. (mavou'lamou)
marçuana: a kind of yellow-coloured bee. sarı renkli bir tür arı.
marmaragi: marble. mermer. (ma'rmaro)
mavrobullo: starling; a white-dotted black bird. sığırcık; beyaz benekli siyah bir kuş. (mauropou'li)
melada: lightly boiled (egg). az haşlanmış (yumurta). (mela'tov)
mezdeki: gum mastic. sakız, çamsakızı, mastika. (masti'xa)
mikşa: a tree whose fruits are used to make birdlime. meyvelerinden ökse yapılan bir ağaç.
misdri: trowel. mala. (mustri')
mişaro: small wall lizard (usually indoor). küçük duvar kertenkelesi (genelde ev içinde).
monobadi: footpath. keçiyolu, patika. (movopa'ti)
mucendra: pilaff made with rice and green lentils. yeşil mercimekli pirinç pilavı.
murro: idiot, moron. ahmak, geri zekalı. (mourw's)
na: here is, there is!.. işte, işte burada!.. (va')
ohdo: 1. field barrier. 2. protuberance. 3. thicket. 1. set, tarla sınırı. 2.tümsek. 3.çalılık. (o'x0os)
pallura: a wild, short, thorny, bush-like plant with eatable fruits (see "gonnara"). meyvesi (bkz. gonnara)
yenebilen, kısa boylu, dikenli, çalıya benzer yabani bir ağaç.
pasdelli: pie (dry) made of honey and sesame. susamlı, ballı bir kuru tatlı (paste'lli)
patariya: 1. battery. 2. car's accumulator. 1. pil. 2. araba aküsü. (mpatari'a)
penna: pen. tükenmez kalem. (pe'vva)
perisgan: 1. jar. 2. a kind of soda in the form of powder (mixed with water before drinking). 1. kavanoz.
2. suyla karıştırılıp içilen sodalı toz. (peristia'vi)
pilavuna: a kind of pastry containing cheese and dry sultana grapes. bir tür peynirli ve kuru üzümlü börek.
pirilli: marbles. misket, bilye.
pirohu: a dish made with patties. tatar böreği.
piron: fork. çatal. (pnrou'vi)
pisgot: biscuits. bisküvi. (pisko'tto)
pulya: a small, fatty, migratory bird (eaten by some Cypriots). bağkuşu; küçük, yağlıbir göçmen kuş. (ampeli'poulia)
re: hallo!.. you there!.. sen!.. bee!.. oradaki!.. (Bre')
ruso: blond. sarışın. (... xruso's, xrusw': gold, to gild)
saggo: jacket, overcoat. ceket, palto. (sa'kkos)
saggulla (sakulli): pouch, bag. poşet, çanta. (sakkou'la, sakkou'li)
saramallagi: scrap, junc, out of use. hurda, işe yaramaz, eskimiş
sarga: besom (a broom made with dry bushes). Çalı süpürgesi. (sarka')
sbano: beardless. köse; sakalı çIkmayan kişi. (spavo's)
sekko: dead-fallen (hunted bird or hare). ölü düşmüş (avlanmış kuş veya tavşan).
sella: saddle (bicycle). sele, oturak (bisiklet). (se'lla)
siga: wasp. Eşek arısı. (sfi'ka)
siga siga: slowly, quietly, calmly. yavaş yavaş, sesizce, sakince. (siga' siga')
siribilla: chicken excrement. tavuk dışkısı
sketto: simple, mere (for coffee, food, etc.). sade (kahve, yiyecek, vb.).
solina: water pipe. su borusu. (swln'v)
stekka: billiard stick. bilardo sopası
stokko: paste for fixing glass on a window frame. camı pencere çerçevesine tutturmakta kullanılan macun.
Şiro: a bulldozer-like vehicle with mechanical ladles. mekanik kepçeli, buldozere benzer bir araç
Şillo: dog. köpek. (sku'llos)
tumba: 1. to be overturned. 2. to collide. 1. devrilmek. 2. çarpışmak, tokuşmak. (... tou'mpavov: drum)
valvid: valve (car or bicycle tyre). valf, subap (araba veya bisiklet lastiği). (balBi's)
verigo: a kind of grape with aromatic, round-shaped, large grains. yuvarlak ve iri taneli, kokulu bir cins
üzüm.
virra: an exclamation against excess waste of something (money, water, etc.). savurgan davranış karşısında söylenen söz. (fu'ra)
vitsa: little and thin stick, twig. küçük ve ince değnek, çirpi. (Bi'tsa)
yero: old (man). yaşlı (adam). (ge'rwv)
yiro: tour, to turn round. tur, tur atmak. (gu'rw, gu'ros)
ziligurti: a remark meaning "shut up!". "Ceneni kapa!" anlamında bir söz.
zivaniya: a Cyprus originated hard drink (made with grapes). Kıbrıs'a has, üzümden yapılan sert bir içki.
zuk: a zivaniya-like (see "zivaniya") hard drink of Cyprus. zivaniyaya (bkz. "zivaniya") benzer sert bir Kıbrıs içkisi.